31 Ağustos 2009 Pazartesi

Bu Güzelliği Nano Teknoloji Koruyacak


Adıyaman'ın Kahta ilçesinde bulunan ve Unesco'nun Dünya Kültür Mirası Listesi'nde yer alan Nemrut Ören Yeri'ndeki dev tanrı heykelleri, nanoteknolojiyle üretilmiş kumaş kullanılarak hazırlanacak kılıflarla korunacak.

ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Neriman Şahin Güçhan, Nemrut Ören Yeri'ndeki dev tanrı heykelleri ve diğer kalıntıları korumak için bir yıldan bu yana çalışmalar yaptıklarını söyledi. Çalışmalarını 2010 yılına kadar sürdüreceklerini belirten Güçhan, çetin kış koşulları nedeniyle üzerlerinde çatlaklar oluşan heykellerin en iyi şekilde nasıl korunabileceği konusu üzerinde çalıştıklarını ifade etti.

Güçhan, şöyle konuştu:

"Nemrut Ören Yeri'ndeki tanrı heykellerinin ve taş eserlerin onarılarak korunması için geçen yıl 26 Temmuzda çalışma başlattık. Tahribatı en aza indirmek için bu yıl nanoteknoloji ile üretilen kılıfları heykellere giydireceğiz. Heykeller çetin kış koşullarından korunmuş olacak.

Heykeller için hazırlayacağımız kılıfların kumaşı özel, laboratuvar koşullarında denedik. Nanoteknoloji ile üretilen bu kumaş su geçirmiyor, ama su buharını dışarıya çıkarıyor. Yani bu kumaş sayesinde taş heykellerin üzerindeki çatlaklara su girmeyecek ve donmayacak. Çünkü, heykellerin çatlaklarında giren su donunca büyük tahribata neden oluyor. Bu yıl laboratuvar koşullarında yaptığımız bu tespitleri birkaç heykele uygulayarak alanda deneyeceğiz. Denememizin sonuçlarını gelecek yaz göreceğiz."

Güçhan, heykellerin gördüğü tahribatı bütünüyle önlemelerinin mümkün olamayacağına işaret ederek, amaçlarının tahribatı olabildiğince yavaşlatmak olduğunu söyledi

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Arıyorum


Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum;
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayımlamıştı:
Bugünden sonra dîvânda, dergâhta,
bergâhta, mecliste, meydanda
Türkçe’den başka dil konuşulmaya! diye…
Hatırlayanınız var mı?

Dolanın yurdun dört bir yanını;
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehri;
Fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim;
Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Tanıtımın demo, sunucunun spiker;
Gösteri adamının showman, radyo sunucusunun discjokey;
Hanımağa’nın first lady olduğuna şaşıranınız var mı?

Dükkânın store, bakkalın market, torbanın poşet;
Mağazanın süper, hiper, grosmarket;
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?

İlan tahtasının billboard, sayı tabelasının skorboard;
Bilgi akışının brifing, bildirgenin deklarasyon;
Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?

Bırakın eli, öz’ün bile seyrek uğradığı;
Beldelerin girişinde wellcome,
Çıkışında good-bye okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın bodyguard;
Sanat ve meslek pirlerinin duayen;
İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?

Seki’nin, alanın platform, merkezin center;
Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final;
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

İş hanımızı plaza, bedestenimizi galleria;
Sergi yerlerimizi center room, showroom;
Büyük şehirlerimizi, megakent diye gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın fast-food;
Yemek çeşitlerimizin mönü olduğu yerlerde;
Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre;
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik;
Vurguncunun spekülatör, eşkıyanın mafya;
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmaya sponsorluk
diyeniniz var mı?
Mesireyi, kır gezintisini picnic;
Bilgisayarı computer, hava yastığını air-bag;
Pekâlâ’yı, olur’u okey diye söyleyeniniz var mı?

Çarpıcı, önemli haberler flash haber;
Yaşa, var ol sevinçleri oley oley;
Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?

Vırvırık dağının tepesindeki köyde;
Cafe-show levhasının altında;
Acının da acısı, neskaaaave içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken;
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini;
Öz’ün, el diline özendiğine içi yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi;
Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik;
Türkçemiz elden gidiyor; dizini döveniniz var mı?
Karamanoğlu Mehmet Bey’i arıyorum;
Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayımlamıştı:
Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?

28 Ağustos 2009 Cuma

Bir teğmenle 8 kez mesajlaştı


Polise göre; Cem Garipoğlu, mesajları görüp kıskançlık krizine girdi ve Münevver'i dövüp sonra öldürdü. Savcı, teğmen C.Y.C.'ye Münevver'le buluşup buluşmadığını soracak.

Sabah Gazetesi'nde Ali Oktay imzası ile yayınlanan habere göre, Münevver Karabulut'un, öldürülmeden sadece birkaç saat önce Ankara'da görevli bir teğmenle cep telefonuyla 8 kez mesajlaştığı ortaya çıktı. Çevresinde "agresif" olarak tanınan Münevver'in erkek arkadaşı Cem Garipoğlu'nu bu mesajları gördükten sonra bir kıskançlık krizine girdiği ve Münevver'i öldürdüğü senaryosu ağırlık kazandı. Cinayeti soruşturan cumhuriyet savcısı mesajların içeriği, olay günü Münevver'le buluşup buluşmadığı ve cinayet hakkında bilgisinin olup olmadığının tespiti için teğmenin ifadesinin alınmasını istedi.

178 GÜNDÜR ÇÖZÜLEMEYEN SIR Münevver Karabulut'un cesedi 3 Mart akşamı saat 20.30'da Etiler Dilekyıldızı sokakta bir çöp konteynırının başı kesik halde bulundu. Cinayeti soruşturan polis iki saat içinde katil zanlısı olarak Cem Garipoğlu ismine ulaştı. Cem'in Bahçeşehir'deki evine operasyon düzenleyen polis evde bir kan gölüyle karşılaştı. Ardından Cem'in satın aldığı kanlı testere bulundu. Cinayetin bir numaralı zanlısı Cem Garipoğlu 178 gündür yakalanamadı.

SIRRI MESAJLAR AYDINLATACAK Münevver Karabulutu cinayeti "Faili meçhul"den "Faili firar"a dönüşmüş durumda. Ancak cinayetin sebebi ise hâlâ meçhul ve bugüne kadar anlaşılabilmiş değil. İşte SABAH'ın ulaştığı bir belge o korkunç cinayetin sebebine ışık tutacak nitelikte. O belge cinayeti soruşturan Cumhuriyet Savcısı Faruk Yılmaz Erşen'in tek tek topladığı 4 klasörlük belgeler arasında yer alıyor. Belge Münevver Karabulut'un 0 551 545… ile başlayan cep telefonuna ait ayrıntılı mesaj ve görüşme dökümüne ait.

CİNAYET GÜNÜ 8 MESAJ GELDİ Belgeye göre Münevver Karabulut öldürüldüğü gün saat 11.26 ile 11.47 arasında diğer bir numaraya tam 8 kez cep telefonu ile mesaj gönderdi. Güvenlik kamerası kayıtlarına göre Münevver o gün saat 14.10'da okuldan ayrılmıştı. Yani Münevver Karabulut bu mesajları okulda iken gönderdi. 8 mesajın gönderildiği cep telefonunun kime ait olduğunu araştıran savcı Faruk Yılmaz Erşen, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'ndan bu sorunun yanıtını istedi.

O TELEFON BİR TEĞMENE AİT TİB'den gelen yazıda Münevver Karabulut'un mesaj gönderdiği cep telefonunun Ankara Beytepe'deki Jandarma Okullar Komutanlığı'nda görevli teğmen C.Y.C.'ye ait olduğu bilgisi yer aldı. Savcı Erşen, teğmen C.Y.C.'nin ifadesinin alınması için bağlı bulunduğu komutanlığın Ankara'da olması nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na talimat yazısı yazdı. Savcı Erşen, Münevver Karabulut'un mesaj gönderdiği teğmenle öldürülmeden önce buluşup buluşmadığını, cinayet hakkında herhangi bir bilgisinin olup olmadığının öğrenilmesini istedi. Polisin üzerinde çalıştığı bu senaryoya göre Münevver'in feci sonunu hazırlayan Ankara'daki teğmen C.Y.C.'ye gönderdiği mesajlar oldu. İddiaya göre C.G. sevgilisi Münevver'le cinayet günü öğleden sonra Bahçeşehir'deki villada buluştu. Kıskanç sevgili Münevver'in cep telefonunu kurcalarken attığı ve gelen mesajları gördü. Çevresinde "agresif" kişiliğiyle tanınan Cem Garipoğlu bir anlık öfke ile Münevver'i dövmeye başladı. Kavga daha da büyüyünce hırsını alamayan Cem Garipoğlu Münevver'i bıçaklayarak öldürdü. Münevver'i öldüren Cem Garipoğlu cesetten kurtulmak için annesine ve babasını aradı. Münevver Bahçeşehir'deki evde başı kesilerek bir valize ve gitar kutusuna yerleştirildi. Sonra Cem cesedi Etiler'deki dedesinin evinin az ötesindeki Dilekyıldızı sokakta bir çöp konteynırının içine attı.

ADLİ TIP'TAKİ BIÇAK CİNAYET SİLAHI DEĞİL Öte yandan İstanbul Adli Tıp Kurumu'na delil olarak gönderilen bıçağın, cinayet silahı olmadığı anlaşıldı. Adli Tıp Kurumu Biyolojik İhtisas Dairesi'nin 15 Temmuz 2009 tarihli raporuna göre söz konusu bıçağın üzerinden alınan sürüntü örneklerinde kana rastlanmadığı, soruşturma dosyasında adı geçen şüphelilerin DNA'larının bıçaktaki DNA profilleriyle kesinlikle uyuşmadığı belirtildi. Münevver Karabulut'un otopsi raporunda 5 kesici-delici yara ve 29 düz kesik vasıfta yara tespit edilmişti. Yapılan incelemede Münevver Karabulut'un karın bölgesindeki kesici-delici alet yaralarının genişlikleri ile delil olarak getirilen bıçağın namlu genişliği arasında fark bulunduğu, cesetteki yaraların da bu bıçakla açılmadığı vurgulandı.

Carlos ayrılıyor!


Fenerbahçe'nin Brezilyalı yıldızı Roberto Carlos, Sarı Lacivertli ekipten ne zaman ayrılacağını açıkladı...

Fenerbahçe'nin Brezilyalı yıldızı Roberto Carlos, sezon sonunda kesin olarak Türkiye'den ayrılacağını ve futbol yaşantısını Brezilya'da sürdüreceğini açıkladı.

Brezilyalı yıldız Roberto Carlos, Türkiye'den ayrılış tarihini açıkladı. Fenerbahçe'ye Real Madrid'den gelen Brezilyalı oyuncu sezon sonunda Türkiye'den ayrılacağını ve futbol kariyerini Brezilya'da sürdüreceğini söyledi. Brezilya basınına konuşan Carlos, "Ben zaten Fenerbahçe yönetimiyle konuşmuştum. Takımla birlikte sezon sonuna kadar kalacağım. Kontratım bittiği zaman ise Brezilya'ya döneceğim" dedi.

Carlos'un sözleşmesi 2010 yılı Mayıs ayında sona eriyor. Carlos, Brezilya'da forma giyerek kariyerinin son döneminde 2010 Dünya Kupası Finalleri'nde forma giymeyi arzuladığı Brezilya basını tarafından dile getiriliyor.

27 Ağustos 2009 Perşembe

US Robotics modem port acmak


ilk önce bilgisayarınızın ''Ip adresini'' ve ''Varsayılan Ağ Geçidi''ni bilmeniz gerek.Her ikisini de ''Ağ Bağlantılarım'' da ''Yerel Ağ Bağlantısı''na iki kere tıkladığınızda karşınıza çıkan ''Yerel Ağ Bağlantısı Durumu'' penceresindeki ''Destek'' sekmesinden öğnebilirsiniz.Sonra internet tarayıcınızı açıp ''Varsayılan Ağ Geçidi''ndeki numarayı yazıp Enter'a basın.Karşınıza gelen Kullanıcı Adı ve Parola kısımlarını doldurduktan sonra (Eğer bir değişiklik yapmadıysanız Kullanıcı Adınız : admin ve Parolanız da : admin'dir.) ekranınıza aşagıdaki tablo gelecektir.

Daha sonra aşağıdaki gibi ''Security''sekmesinden
''Virtual Server''a tıklıyoruz.

Bu resim küçültülmüştür. Resmin orjinalini görmek için buraya tıklayın. [Orjinal boyut: 586x488]

Karşımıza aşağıdaki sayfa gelicektir.Burada da ''Add'' e tıklıyoruz.
Bu resim küçültülmüştür. Resmin orjinalini görmek için buraya tıklayın. [Orjinal boyut: 956x320]

Karşımıza aşağıdaki tablo çıkıcak.
Bu resim küçültülmüştür. Resmin orjinalini görmek için buraya tıklayın. [Orjinal boyut: 664x673]

Önce ''Cutom Server''a tıklıyoruz.Karşısına istediğimiz bir isim yazıyoruz.(Ben bu yarları ''eMule'' için yaptığımdan bu kısma ''eMule'' dedim).Sonra ''Server Ip Address'' kısmına da bilgisayarınızın IP Adresini giriyosunuz.Sonra tabloyu aynen şekildeki gibi dolduruyoruz.''Protocol'' sütunundaki bölümü 1.satırda ''TCP'' 2.satırda ''UDP'' olarak ayarlamaya dikkat.Daha sonra ''Appy''e basıyoruz.Karşınıza aşağıdaki sayfa gelmeli.
Bu resim küçültülmüştür. Resmin orjinalini görmek için buraya tıklayın. [Orjinal boyut: 958x358]

Şimdi eMule kullananlar için yapmamız gereken birkaç ayar var.eMule'yi açıyoruz ve ''Seçenekler''e tıklıyoruz.''Bağlantı'' sekmesine geliyoruz ve buradaki ayarları da aşağıdaki şekildeki gibi düzenleyip ''Uygula'' ''Tamam'' diyerek çıkıyoruz.

eMule'yi tekrar açtığınızda.Bir sunucu seçip tekrar bağlandığınızda ''Bilgilerim'' kısmında artık ''Yüksek ID'' yazdığını görüceksiniz.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

TÜBİTAK'tan müthiş bir proje daha


"Türk malı buzul ayısı" adı verilen dünyanın donmaya dirençli fare geliştirerek adlarını duyuran TÜBİTAK araştırmacıları, transgenik farelerin sütlerinde hücrelerin kontrolsüz bölünmesini önleyen ve özellikle kanser tedavisinde kullanılan insana ait "interferon gamma" isimli bir protein üretti.

"Dünyada ikinci, Türkiye’de ise ilk kez" başarıya ulaşılan çalışmayla kanserin yanı sıra hepatit, viral enfeksiyonlar gibi çok sayıdaki hastalığın tedavisinde kullanılan bu protein mevcut yöntemlere göre daha sağlıklı bol ve ucuza üretilebilecek.

AA muhabirine çalışmayla ilgili bilgi veren, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü Transgen ve Deney Hayvanları Laboratuvarı Sorumlusu Başuzman araştırmacılarından Doç. Dr. Haydar Bağış, genetik yapılarında yabancı rekombinant DNA parçası taşıyan hayvanlar olarak tanımlanan "transgenik" hayvanların üretim tekniklerinin gelişmesiyle biyoloji, tıp ve veterinerlik alanındaki araştırmaların hız kazandığını ifade etti.

Çeşitli rekombinant proteinleri meme bezlerinde sentezleyen transgenik hayvanlara "Biyoreaktörler veya Bacasız İlaç Fabrikaları" adı verildiğini anlatan Bağış, Türkiye’deki ilk transgenik fare eldesi çalışmalarının 1990’da kendisinin başkanlığındaki bir ekip tarafından başlatıldığını bildirdi.

Bağış, bu çalışmalarda insan büyüme hormonu geni, İnsan Hepatit B Virus Geni, "Türk Malı Buzul Ayısı" adını taşıyan transgenik farelerin aynı ekip tarafından elde edildiğini ve bu çalışmalara son olarak bir yenisini ilave ettiklerini açıkladı.

-"TRANSGENİK FARELERDEN TEDAVİ PROTEİNİNE"

İnsan interferon-gamma (IFN) proteininin bir bağışıklık sistem düzenleyicisi olduğunu ve hastalıkların tedavisinde kullanımı için insan hücrelerinden elde edilme zorunluluğunun bulunduğunu anlatan Bağış, bu durumun bu proteinin üretimini kısıtlayıcı bir etki yarattığını dile getirdi.

Bağış, bu tür proteinlerin üretimi için çok farklı sistemlerin kullanıldığını belirterek, TÜBİTAK destekli çalışmalarında "Türkiye’de ilk, dünyada ise yalnızca bir laboratuvarın yapabildiği bir başarıya imza attıklarını" söyledi.

Bu proteinin üretimi için bakteri, maya, mantar ve virüs gibi pahalı yöntemlerin kullanıldığını, 4 yıl süren çalışmalarında bu geni taşıyan transgenik fareler üretmeyi başardıklarını ifade eden Bağış, çalışmalara ilişkin şunları kaydetti: "Araştırmamızda insan gamma interferon proteini, fare embriyolarına mikroenjeksiyon ile aktarıldı. Mikroenjeksiyon sonrası canlı kalan fare embriyoları, taşıyıcı annelerin rahimlerine ameliyatla transfer edildi. mbriyo transferi sonunda gebe kalan annelerden doğan fareler 3 haftalık olduğunda kan ve dokularından DNA izolasyonları yapıldı. Analiz sonunda 2 adet erkek ve 1 adet dişi transgenik fare tespit edildi. Bu transgenik fareler, transgenik olmayan farelerle çiftleştirildi ve bunun sonunda transgenik erkek ve dişi fareler elde edildi.

Doğum yapan transgenik dişi farelerin memelerinden süt sağımları yapıldı.

Çok yağlı olduğu için yağları alınan fare sütlerinde insan gamma interferonun varlığı tespit edildi."

-"LİTRELERCE SÜTTEN PROTEİN ELDE EDİLEBİLECEK"-

Bağış, yaptıkları testlerde transgenik farelerin meme bezlerinden süte salınan insan gamma interferonun hücre bölünmesini durdurucu etkisini de saptadıklarını bildirdi.

Başta kanser olmak üzere, bağışıklık yetmezliği, hepatit, viral ve göz hastalıklarının tedavisinde kullanılan ilaçların etken maddesinin de IFN proteini olduğunu anlatan Bağış, şöyle konuştu: "Çalışmamızda fare sütlerine salınan bu proteinin aktivitesi test edildi ve sonunda süte geçen bu proteinin sınırsız bölünme özelliği gösteren hücreleri yavaşlatarak durdurduğu tespit edildi. Yani interferon gamma, bu hücrelerin bölünmesini durdurucu bir etki yaptı. Böylece bu proteinlerin kanser tedavisinde daha bol, saf ve sağlığa uygun ve ucuza üretilmesinin de önü açıldı. Çünkü günde çok az süt elde edilebilen fareler yerine günde litrelerce süt alınabilen çiftlik hayvanlarına da uygulanabilir bir yöntem ortaya çıkarılmış oldu." Projenin TÜBİTAK tarafından desteklendiğini ve Bulgar Bilimler Akademi Moleküler Biyoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. İvan İvanov ile kendisinin başkanlığındaki ekiplerin ortak çalışması olduğunu anlatan Bağış, proje kapsamında Ulm Universitesi Moleküler Tıp Enstitüsü, Max-Planck Kök Hücre Araştırmaları Grubu, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Veteriner Fakültesi Biyokimya ABD, Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik ABD araştırmacıları ile de ortak çalışmalar yaptıklarını kaydetti.

Çalışmalarının geçen yıl Antalya’da yapılan Uluslararası İmmünoloji Kongresinde en iyi poster ödülünü aldığını belirten Bağış, uluslararası bilimsel bir dergide de yayımlanmak üzere olduğunu söyledi.

Doç. Dr. Haydar Bağış, bu çalışmadan elde edilen sonuç ve bulguların günde litrelerce süt alınabilen transgenik çiftlik hayvanlarının üretiminde kullanılabilmesi için Türkiye’de yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini de bildirdi.

Bu gerçek mi yoksa efsane mi?



İskoçya'da yıllardır süre gelen loch ness gölü'nde yaşadığı iddia edilen efsanevi canavar google earth'te görüldü!

Bu uydu görüntüsü, bir güvenlik görevlisi tarafından tarafından farkedildi. Dikdörtgen şeklinde ince kenarları olan bu simge ülke genelinde tartışma yarattı. Vatan'daki habere göre güvenlik görevlisi Jason Cooke, gördüklerine inanamadığını, bu şeklin tamamen Loch Ness Gölü canavarı tanımlamalarına uyduğunu açıkladı. Loch Ness Gölü canavaro suda yüzerek yaşayan varlığı geniş kitlelerce inanılan bir canavar. Adrian Shine, Loch Ness projesi araştırmacısı, bu yeni şeklin çok ilginç olduğunu ve kesinlikle incelenmeye değer olduğunu söyledi.

Yolcu minibüsünde ev kliması


Adana'nın Kozan ilçesinde köylere yolcu taşıyan Ayhan Bal, minibüsüne taktırdığı duvar tipi split klima ile bir yandan yolcularını Çukurova sıcağından kurtarırken, bir yandan da yakıttan önemli oranda tasarruf sağladığını söyledi.

Ayhan Bal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 9 yıldır Kozan ilçesinden Kuytucak köyü Karapınar mahallesine yolcu taşıdığını belirtti.

Yolcularını sıcaktan korumak ve kaliteli bir yolculuk yapmalarını sağlamak için aracına klima taktırmayı düşündüğünü anlatan Bal, minibüslerde kullanılan orijinal klima sisteminin pahalı olması, aracın çekiş gücünü düşürmesi ve yakıt tüketimini artırmasını dikkate alarak, kendi geliştirdiği sistemi aracında uyguladığını ve başarı sağladığını ifade etti.



Bal, şunları söyledi:

''Orijinal klimalar çok pahalı. Ayrıca motora bağlı olduğu için yokuşlarda aracın çekiş gücünü düşürerek, motoru yoruyor. Yakıt tüketimini ise artırıyor. Aracımda uyguladığım yöntemde ise klima sadece aküden besleniyor. Akünün ürettiği düşük voltajı 220 volta çeviren basit bir sistem sayesinde klima sorunsuz şekilde çalışıyor. Yüksek soğutma performansının yanı sıra sağladığı tasarrufla emeğimi boşa çıkarmadı.''

Çukurova'nın yakıcı sıcağından, split klimalı minibüsle seyahat ederek korunduklarını ifade eden yolcular ise durumdan memnun olduklarını söylediler.

25 Ağustos 2009 Salı

Müzik indirene ceza


İnternetten müzik indirene cep yakan ceza geliyor

Müzik ve sinema sektörünü büyük maddi kayıplara uğratarak üretimin düşmesine neden olan, "internetten müzik ve film dosyası indirilmesine" sıkı takip ve cezai yaptırım getirilecek.

Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü Abdurrahman Çelik, yapılması düşünülen yasal düzenlemeye ilişkin AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilgi verirken, telif haklarının korunmasına ilişkin her türlü çalışmayı yaptıklarını ve son dönemde de çalışmalara hız verdiklerini söyledi.

"Denetim Komisyonu Başkan ve Üyelerine İkramiye Ödenmesine İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik" çıkardıklarını ifade eden Çelik, düzenleme çerçevesinde illerde görev yapan denetim komisyonu üyeleri ve emniyet görevlilerine belli bir miktarda para ödeneceğini kaydetti.

Çelik, daha önce böyle bir teşvik sisteminin bulunmadığını belirterek, "Operasyonda ele geçirilen ürün sayısıyla ilgili belli bir oranda polis ve denetim komisyonu yetkililerine ikramiye verilecek. Bu da bizim açımızdan, `fikir hırsızlığıyla` mücadelede en önemli dama taşlarından biridir" dedi.

-"KORSAN" YERİNE "FİKİR HIRSIZLIĞI"-

"Korsan" yerine "fikir hırsızlığı" ifadesini kullanmaya özen gösterdiklerine işaret eden Abdurrahman Çelik, "Bundan sonra onların ismi hırsızdır. Çünkü nasıl ki bir hırsız herhangi bir ürünü bir yerden alıp satıyorsa, alan da suçlu, satan da suçludur" diye konuştu.

Çelik, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay ve sektör temsilcilerinin katılımıyla 2 günlük bir çalışma yapıldığını kaydederek, toplantıda 5846 sayılı yasada yapılacak değişikliklerin ele alındığını, söz konusu değişiklikleri Ekim ayı sonuna yetiştirmeyi hedeflediklerini bildirdi.

İnternet üzerinden özellikle son 3 yıldır müzik ve film indirilmesinin artarak en üst seviyeye çıktığın vurgulayan Çelik, "işi ticarete dökenlerin" yanında, özellikle gençlerin bilinçsiz olarak bu eylemi yaptıklarını kaydetti. İnternet kullanımının yaygınlaşmasıyla bu tür müzik ve film dosyası kullanımında artış olduğunu dile getiren Çelik, müzik ve sinema sektöründe çok ciddi düzeyde maddi kayıpların olduğunu söyledi.

Abdurrahman Çelik, değişik ülkelerinde bu sorunun önüne geçilmesi için farklı yöntemlerin uygulandığını, ilgili yasa kapsamında bugüne kadar kullanıcılara herhangi bir sorumluluk getirilmediğini, sadece "ticari amaçla" bunları yayan ve satanlara ceza verildiğini anımsattı.

-"BİRÇOK ÜLKEDE REKOR CEZALAR GELDİ"-

Birçok ülkede bu suçu işleyenlere rekor cezalar geldiğine dikkati çeken Çelik, "Bizde de önümüzdeki dönemde belki de en radikal değişiklik bu olacak. Kullanıcılara ilk defa bazı cezai yaptırımlar gelecek" dedi.

Adalet Bakanlığı, Yargıtay ve ilgili meslek örgütleriyle bu uygulamanın ne şekilde yapılacağı konusunda görüşeceklerini ifade eden Çelik, yapılacak yasal düzenlemeyle ilgili şu bilgileri verdi:

"Hemen hemen diğer dünya ülkelerindekine yakın bir sistem olacak. Birkaç sefer uyarı, idari para cezası, ardından çok ısrarcı olunuyorsa hapis cezası verilebilir. Bunların hepsinin yapılma imkanı ve ihtimali var. Yine burada internet servis sağlayıcıların konumu, durumu çok önemli. Onlara da belli yaptırımlar getireceğiz. Servis sağlayıcılar, böylece bu bilgi paylaşımı konusunda daha dikkatli, hassas davranabilecek. Onlar üzerinden bazı mekanizmaları takip ettireceğiz. O takipler sonucunda bu kullanıcılarla ilgili yasal işlemi de yaptıracağız.

Eğer ilgili servis sağlayıcı kuralları yerine getirmiyorsa, ona cezai işlem uygulayacağız. Çünkü, bunun en önemli ayaklarından biri servis sağlayıcılar, arkasından da kullanıcılardır. Servis sağlayıcılara bugüne kadar herhangi bir cezai işlem uygulanmıyordu. Bundan sonraki süreçte ikisini de dikkatli bir süreç içine sokabilirsek tahmin ediyorum daha derli toplu olacaktır."

ABD`de bu ceza mekanizması çalıştırıldıktan sonra ilk uyarıda yüzde 70 oranında başarı elde edildiğini belirten Çelik, "Orada müzik ve film dosyası indirenlere uyarı e-postası gitti. Sonra vatandaş konuya duyarlılık gösterdi ve yüzde 70 oranında bıçak gibi kesildi" diye konuştu.

Neden Windows XP?



Windows 7’ye geçmek için pek çok iyi sebep var. Ancak Windows XP’yi terk edip Windows 7’ye gibi geçmemek için de çeşitli sebepler ortaya konabilir. Özellikle Windows Vista’ya geçmeyip bu işletim sistemini atlayanlardan bir kısım kullanıcı, daha uzun süre Windows 7’ye ihtiyaç olmadan yola Windows XP ile devam edebileceğini düşünüyor.

Peki ama bu durumun nedenleri ne olabilir? Windows XP kullanıcılarının Windows 7’ye geçmemek için ortaya sürdüğü sebeplerden, düşüncelerden ve yorumlardan 7 tanesini, 7. Windows’a atıfta bulunmak için sizin için derledik...

1. Güvenlik
Test edilene kadar uzak durmak...

Windows 7’nin güvenliği zayıf. Hangi Windows sürümünün çıkar çıkmaz süper güvenlik sunduğu görülmüş? Aradan birkaç ay geçip de ilk servis paketi yayınlanana kadar herhangi bir Windows sürümü hackerların oyun alanıdır. Yeni yazılan trojanler, virüsler ve casus yazılımlar, büyük güvenlik açıkları keşfedilene kadar ortada cirit atacak.

2. Masraf
Yeni işletim sistemi satın almanın maliyeti...

Windows 7 pahalı, daha doğrusu işletim sistemi kadar parça değiştirmek de para tutuyor.

Hali hazırdaki işletim sistemini terk etmek demek artık o işletim sistemine ödenen paradan yarar sağlamamak demek.

3. Format
Format atmak zahmetli bir iş

Windows XP’den Windows 7’ye geçmek için temiz bir kurulum yapmak gerekiyor. Başka bir tabirle format atmak. Vista kullanıcıları ise denk sürümler arasında rahat geçiş yapabiliyor. Ancak Ultimate, Professional, Home gibi farklı fiyat dilimleri arasında geçişte sorun var.

4. Sürücüler
Her parçaya uygun sürücü olacağının garantisi yok...

Bir önceki maddeyi destekleyen bir sebep bu. Bütün sürücüleri ve neredeyse bütün yazılımları yenilemek gerekecek. Sonuç itibariyle en büyük zahmeti 32 bit XP kullananlar 64 bit’e geçerken yaşayacak.

Bilgisayarın bütün parçaları için 64 bit Windows 7 sürücüleri kurmak gerekecek. Windows 7 içerisinde gelen sürücüler yeterli olacak mı?

Bu arada eski Windows XP yazılımlarını sanal XP ile çalıştırmayı düşünen Sony Vaio kullanıcıları için sanal XP desteği olmadığını da hatırlatalım.

5. Büyük yenilik yok
Windows 7’ye geçmek için dev sebep?

Windows XP hali hazırda düzgün çalışıyor, bütün yamaları yapılmış, programlar sorunsuz. Office 2007 çalıştırıyor, kaldı ki çoğu kullanıcı hala Office 2003 kullanıyor. Elindeki mevcut kurulumdan memnun olan kullanıcılar için pratik kullanımda Windows 7 karşı konulmaz bir yenilik içermiyor.

6. Yeni ara yüz
Ufak farklar büyük sıkıntılar yaratabilir

Windows XP kullanıcıları yeni ara yüze alışmak zorunda kalacak. Bu tahmin edilenden daha büyük bir sıkıntı olabilir. Her ne kadar Windows 7 ara yüzü şık ve kullanımı kolay bir ara yüz olsa da alışma sürecinde iş gücü kaybı yaşanacak. Alışıldık ayarlar, sorun düzeltmeler geçersiz olacak. Basit şeylerin yerini yeni baştan arayıp bulmak zorunda kalmak kullanıcılara sıkıntı verecek.

7. Eski bilgisayar
XP’nin düşük ihtiyaçları...

Eski bir bilgisayar Windows XP’yi terk etmemek için iyi bir sebep. Windows 7’nin sistem ihtiyaçları oldukça düşük olabilir, buna karşın Windows XP’nin sistem ihtiyaçları daha düşük. Minimum gereksinimler bir yana kötü donanımda Windows XP gayet iyi çalışıyor. Ayrıca Microsoft’un Windows 7 Starter Edition’u perakende olarak satmayacağını da hatırlatalım.

Bu ilaçlara dikkat!


Amerikalı uzmanlar, ABD'de Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) için verilen ilaçların kötüye kullanımında büyük artış görüldüğüne dikkat çekti.


Uzmanlar, "kafayı bulmak" veya zihni açmak için DEHB ilaçlarını kullanan çocukların, bu ilaçların bilinçsiz kullanımının, aralarında ajitasyon, hızlı kalp çarpıntısı, tansiyonun aşırı derecede yükselmesinin de bulunduğu, ciddi, bazen hayati tehlikesi bulunan semptomlara yol açabileceğinin farkında olmadıklarının altını çizdi.

Cincinnati Çocuk Hastanesi Tıp Merkezi'nden araştırmacılar tarafından yapılan ve Pediatrics dergisinin Ağustos sayısında yayımlanan bilimsel çalışma, ABD'de son 8 yılda bu ilaçların kötüye kullanımında yüzde 76 oranında artış görüldüğünü ve bununla ilgili olarak 4 ölüm vakasına rastlandığını ortaya koydu.

Yaptıkları bilimsel çalışmada, Amerikan Zehir Kontrol Merkezleri Birliği'nin 1998-2005 yılları arasında açıkladığı verileri değerlendiren araştırmacılar, bu süre içinde ABD çapında DEHB ilaçlarının ve özellikle de uyarıcıların, ergenlik çağındakilerce kötüye kullanımına ilişkin bildirimlerin yılda 330'dan 581'e yükseldiğini ve 4 ölüm vakasına rastlandığını belirtti. Genelde, ergenlik çağındakilerin yüzde 42'sinde orta ve şiddetli yan etkiler görüldüğünü kaydeden araştırmacılar, bu çocukların çoğunun durumunun hastanelerin acil servislerinde tedavi altına alınmasını gerektirecek kadar ciddi olduğuna işaret etti.

Bilimsel araştırmayı kaleme alan, Cincinnati Çocuk Hastanesi Tıp Merkezi'nin Uyuşturucu ve Zehir Enformasyon Merkezi tıp direktörü Dr. Randall Bond, pek çok vakada zehir kontrol merkezlerinin haberdar edilmemesi nedeniyle ilaçların kötüye kullanımı sonucu ortaya çıkan kötü yan etkilerden rahatsız olan ergenlik çağındakilerin gerçek sayısının, araştırmada açıklanan rakamların çok üstünde olmasının kuvvetle muhtemel olduğuna dikkati çekti.

ABD'nin New York kentinde bulunan, Uyuşturucusuz Amerika için Ortaklık adlı kuruluşun başkanı Steve Pasierb, söz konusu bilimsel çalışmanın kamuoyuna duyurulmasının ardından yaptığı açıklamada, durumun ciddiyetine işaret ederek, "İnsanlar 'bu ilaç Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi tarafından onaylanmış, ne kadar tehlikeli olabilir ki?' diyorlar" dedi.

DEHB ilaçlarının kötüye kullanımında 1998-2005 yılları arasında görülen artışın, ergenlik çağındakilerin içinde bulunduğu toplam uyuşturucu madde kullanımında görülen artışı geride bıraktığına dikkati çeken Pasierb, bunun ABD'deki DEHB tedavisi çerçevesinde 10-19 yaşlarındakiler için yazılan ilaçların yüzde 86 oranında artarak 4 milyondan yaklaşık 8 milyona çıkmasıyla paralellik gösterdiğini vurguladı.

Oruç bozmadan ağız kokusunu gidermenin yolları



Ramazan'da tüm gün süren açlık ve sıvı tüketimi olmamasının ağızların kokmasına neden olduğuna dikkat çeken uzmanlar, bu olumsuz durumdan kurtulabilmenin pratik yöntemleri bulunduğunu söyledi.

Kötü ağız kokusunun hem oruç tutan kişiyi hem de çevresini rahatsız ettiğini hatırlatan diş hekimleri, orucu bozmadan ağız kokusunu önlemenin ilk yolunun sıvıyı yutmamak kaydıyla dişleri fırçalamadan geçtiğini bildirdi.

Diş Hekimi Alper Çıldır, oruç sırasında oluşan ağız kokusundan korunmak için dikkat edilmesi ve uyulması gereken disiplinlere dikkat çekti. Fizyolojik olarak her sağlıklı bireyde, sabah uyandığında sindirim kanalında biriken gazlar veya dil sırtında üreyen bakteriler nedeniyle ağız kokusu meydana geldiğini hatırlatan Çıldır, "Ağız kokusunun yüzde 87'si dilden ve dişeti iltihabından kaynaklanır. Bu tip vakalar hekim tarafından yapılan ilk muayenede kolayca belirlenebilmektedir. Diğer taraftan ağız kokusu, sinüs ve akciğer kaynaklı enfeksiyonların, şeker, böbrek yetmezliği ve metabolizma bozukluğu gibi hastalıkların habercisi de olabilmektedir" dedi.

Çıldır, orucu bozmadan ağız kokusu gidermenin yollarını da şöyle anlattı:
"Oruç sırasında oluşan ağız kokusunu önlemek için dişleri fırçalamak yeterlidir. Oruçluyken diş fırçalamanın hiçbir mahsuru olmadığı din adamları tarafından da defalarca onaylandı. Oruçluyken de yutmamak kaydıyla iftar ve sahurda mutlaka dişlerinizi fırçalayın. İftar ve sahurda uygun yiyeceklere ve içeceklere tarçın katın. Gece uyurken burnunuzun tıkalı olmadığından emin olun ve ağzınızdan nefes almamaya dikkat edin. Lokmalarınızı iyi çiğneyin."

TSK'DAN AÇILIM MESAJI



Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Zafer Haftası dolayısıyla yayınladığı mesajda, son günlerde Türkiye gündemine oturan ve yoğun tartışmalar yaratan 'Demokratik Açılım Süreci' ile ilgili görüşlerini de aktardı.


İşte TSK'nın internet sitesinde yayınlanan o mesaj:

GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL İLKER BAŞBUĞ'UN
ZAFER HAFTASI MESAJI


Ebedi Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde gerçekleştirilen bağımsızlık mücadelesinin son halkası olan Büyük Zafer'in 87'nci yıl dönümünü kutlamanın coşkusunu yaşıyoruz.

Zafer Haftası, 26 Ağustos 1922 günü sabahı KOCATEPE'den yapılan topçu ateşleriyle başlar ve 9 Eylül günü Türk Ordularının İzmir'e girişi ve İzmir'in kurtuluşu ile sona erer.

ATATÜRK, Büyük Taarruz'u ve Büyük Zafer'i şu şekilde anlatır:

"Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kesin neticeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, dünya tarihine yön vermekte kesin tesirli böyle bir meydan muharebesi hatırlamıyorum. Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Ebedi hayatı burada taçlandırıldı."

Büyük Taarruz ve Büyük Zafer, Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşu ve gelişimine yol açan devrimin başlangıcıdır. Mustafa Kemal ATATÜRK'ün yoksul bir halktan hem bir ordu hem de bir millet yaratarak gerçekleştirdiği bu inanılmaz devrim, Türkiye Cumhuriyeti'ne laik, sosyal, demokratik ve hukuk devleti niteliklerini kazandıran bir devrimdir.

Bu eşsiz zaferi kazandıran ve devrimi geçekleştiren başta Başkomutanımız Mustafa Kemal ATATÜRK ve kahraman silah arkadaşları olmak üzere bu mücadelede hayatlarını kaybeden ve bugün o eşsiz zaferin kazanımlarını yurdumuzun her karış toprağında canlarını vererek koruyan aziz şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz.

Anayasa'nın değiştirilmesi teklif bile edilemez olan 3'üncü maddesinde ifade edildiği gibi "Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe'dir." Türk Silahlı Kuvvetleri, ATATÜRK tarafından bizlere emanet edilen ve Anayasa'nın 3'üncü maddesinde de belirtildiği şekilde; Türkiye Cumhuriyeti'nin ulus-devlet ve üniter-devlet yapısının korunmasında taraftır ve taraf olmaya da devam edecektir.

Ülkelerin ve milletlerin bütünlüğünün korunmasının bir bedeli vardır. Türk Silahlı Kuvvetleri; bu bedelde kendisine düşen tarihi görev ve sorumlulukların bilinci içerisindedir.

Bugüne kadar bölücü terör örgütü ile mücadelesinde 5003 evladını şehit veren Türk Silahlı Kuvvetleri, Anayasa ve yasalar çerçevesinde, bölücü terör örgütüne karşı bugüne kadar dünyada eşine hiç rastlanmayan bir başarı ve özveriyle yürüttüğü mücadeleye bundan sonra da artan bir kararlılıkla devam edecektir.

Türk Silahlı Kuvvetleri, bölücü terör örgütüne karşı yürütülen mücadeleyi kararlılıkla sürdürürken, güvenlik alanının dışında kalan ekonomi, sosyo-kültürel ve uluslararası alanlarda da devlet tarafından gerekli tedbirlerin alınmasının önemli olduğuna inanmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu konularla ilgili görüşleri bilinmekle birlikte, emsalsiz Büyük Zaferi kutladığımız bu hafta münasebetiyle, bu konulara ilişkin düşünce ve duruşumuzun bir kez daha ifade edilmesinde yarar görülmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri;

- Ulus-devlet ve üniter-devlet yapısına hiçbir gerekçeyle zarar verilmesini kabul edemez.

- Kültürel farklılıklara saygılıdır. Ancak kültürel farklılıkların siyasallaştırılmasını, başka bir ifadeyle siyasal temsil aracı olmasını, toplumsal siyasal kimlik unsuru haline getirilmesini, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası içinde mümkün göremez.

- Terör örgütü ve destekleyicileriyle ilişki kurulmasına yol açabilecek hiçbir faaliyet içinde bulunamaz.

- Demokrasinin sunduğu fırsat alanlarını kullananların, bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkını hedef alan terör faaliyetlerini hiçbir nedenle hoş görmelerini kabul edemez.

- Usul ve yöntem esası belirler, noktasından hareketle takip edilecek usul ve yöntemlerde özenli olunmasının gereğine inanır.

- Her konuyu tartışabilme özgürlüğünün, devletin varlığını riske sokacak, ülkeyi kutuplaşmaya, ayrışmaya ve çatışma ortamına sokacak konuları içermemesi gerektiğine inanır.

Türk Silahlı Kuvvetleri; Türkiye Cumhuriyeti'nin temel nitelikleri olan laiklik, demokrasi, sosyal ve hukuk devleti ilkelerine yürekten bağlılığı, üstün disiplin anlayışı, köklü gelenekleri, itidalli ve kararlı yaklaşımı, hepsinden önemlisi Türk milletinden aldığı güçle dün olduğu gibi bugün de ve yarın da üstlendiği her görevi başarıyla yerine getirmeye devam edecektir.

Şüphesiz ki; "Güçlü Ordu, Güçlü Türkiye'dir."

Türkiye Cumhuriyeti, bulunduğu hassas coğrafyada birlik ve ülkesine sadakat içinde vatanını ve milletini seven insanlarıyla çağdaş toplumlar arasında hak ettiği yeri almalıdır.

Aziz Türk milletinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin tüm mensuplarının Zafer Haftasını en içten dileklerimle kutlarım.

Youtube'ye programsız kalıcı olarak girme. Xp ve Vista için


Merhabalar arkadaşlar dediklerimi harfiyen yaparsanız çalısayacaktır. Tüm yasaklı sitelerede girebileceksiniz.. Hiç bir şekilde ip'iniz bulunamayacak ve tespit edilemiyecektır..

Başlat - Çaliştir - C:\WINDOWS\system32\drivers\etc
Yazıyoruz önümüze bi klasör açılacaktır. Bu klasörün içinden hosts dosyasını degistireceğiz..Değiştirmeyi anlatmayacağim fakat size hazır değiştirilmişlerini vereceğim..

Xp İçin : http://rapidshare.com/files/129479245/hosts.html

Vista İçin : http://rapidshare.com/files/129480340/hosts.html

Bu verdiğim dosyayı indirip C:\WINDOWS\system32\drivers\etc klasör'ünün içine kopyalarsanız youtube.com'a ve tüm yasaklı sitelere giris yapabileceksınızdır.. Kopyalarken değiştirmeyi kabul edin bu dosyanın içinde bu adı taşıyan bı dosya saten var indirdiğiniz dosyayı ordaki ile değistireceksınız kopyalayınca dosya değişimini onaylayın.Kesininlikle güvenli ve kendı üretimimdir. Iyi seyirler. Kolay gelsin..



İSTERSENİZ 2. ÇÖZÜMÜ DE İNCELEYİN..!

Dolarda yükseliş bekleniyor



ABD'den toparlanmaya yönelik sinyaller gelmesine karşın doların zayıf seyri devam ediyor.
CNN Money'de yer alan bir analizde, doların önümüzdeki döneminde izleyebileceği seyre yönelik tahminler yer alıyor.

Analizde piyasalar yükselişe geçerken ve risk iştahı artarken doların değer kaybettiği hatırlatılıyor.
"Aslında burada ters bir durum var. ABD ekonomisi toparlanma sinyalleri verirken para birimi değer kaybediyor" denilen analizde, bu trendin çok da uzun sürmeyebileceği vurgulanıyor.

Toparlanmanın hâlâ zayıf seyrettiği hatırlatılan analizde, "Ekonomik toparlanma güçlendikçe ve temelleri çeşitlendikçe dolara olan güven de artacaktır ve hisse piyasaları ile doların birlikte arttığını görebileceğiz" ifadesine yer veriliyor.

Wells Fargo Kur Stratejisti Vassili Serebriakov, dolar işlemlerinde son bir yıldır izlenen stratejinin artık sona ereceğine dikkat çekti. Serebriakov, durgunluktan çıkışla yatırımcıların iyileşmenin dolar için olumlu olacağı sonucuna varacağını ifade etti.
Dolar son 6 ayda Euro karşısında önemli bir değer kaybına uğradı. Mart ayında 1,24 düzeyinde olan Euro/dolar paritesi 1,42 düzeyinde seyrediyor. Doların Euro karşısındaki değer kaybı bu dönemde yüzde 14'ü aştı.
İçeride de durum farklı değil. 10 Mart'ta 1,8250 ile tüm zamanların rekorunu kıran dolar 1,50'nin altında işlem görmeye devam ediyor. Doların son 6 ayda içerideki değer kaybı da yüzde 22'yi buldu. Mayıs başında 1,60'ın altına inen dolar bu seviyenin üzerine hiç çıkmadı.

Funda Arar- Yak Gel | Şarkı Sözü + Klip






Uzun oldu, ne zor oldu
Kalp yoruldu dön gel, herşey kalsın
Yalnız aşkla, yalnız aşkla dön gel
Affettim, kendini akla,
Sende aşkla, yalnız aşkla dön gel

Yak gel bildiğin ne varsa
Sat gel, gözüm yok para bulda
Yalnız sanadır bu hasretim
Dön gel vaktimiz daraldı
zaten şu yalan dünyada
Gel inadı sevdğim

Ay ile yapılabilecekler..
























Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...