5 Kasım 2010 Cuma

Vedalar soğuk olur sıkı giyin...


İncinecek hal kalmadı bende, sana sadece bir tavsiye;

vedalar soğuk olur, sıkı giyin!

Üşüyorum...

Duracağım burada gidişini seyredeceğim kıpırtısız, sakin gibi görüneceğim kavgasız olacak, fırtınasız olacak saçma sapan olacak arkandan sessiz bakacağım ben yine salağı oynayacağım...

Hayalleri taştan bir sevdaydı bizimkisi. Kırılmazdı. Yağmura kara dayanıklıydı. Çığ olup düşerdi de kendine zarar vermezdi. Kopmazdı. Gidişler dönüşlere gebeydi de, hep acıtırdı her el sallayış. Özlemler acıydı. Yürek sabırsızdı. Her dönüş, doğuştu aslında yeniden. Ölüp ölüp dirilmek gibi değil de, erince doğmaktı.

Ama

önce hayaller öldü! (cenaze meydanda kaldı, ulu orta)

gönlüme bir kor düşer gitme öyle zamansız önce hayaller biter yanar külsüz dumansız

acıyorum... Ya da acıyorlar... Elimde kalanları sayamıyorum. Nasıl sayabilirim. Ateş altında her yerim... Dokunulamıyorum, onarılamıyorum, dona kaldım yanarken. Sadece acıyorum, acınılıyorum... Demişler inanmış, ağlayışları geçer sanmıştım. Bir maddeyim... Bedenim var senden kalan. Benden götürdüklerini isteyemiyorum. Sen giderken sen olsaydın, benden gitmezdin. Sen olmadın belki de hiç!

Bilmiyorum sensizliği...

Baharlar hiç gelmez mevsim hep kış olur günlerime güneş doğmaz hislerim uyur

takvimleri kopardım attım sen giderken. Saatleri kırdım... zaman!dan söz edilmesini istemiyorum artık... Kış! Soğuk işte. Herkese olduğu gibi... Derlerdi hep de inanmazdım, vedalar soğuk olur, sıkı giyin!

Ben bahardan kalmayım... Sana yangındım, ama sensiz üşüyorum... Ve uyuyorum... Hala!

Dilimden hiç düşmez adın hasret olur yüreğimde sızı dinmez gülmek güç olur acı işte. Hangi hecesinden tutarsan tut bu böyle. Ne sancım diner, ne ağrım. Sattım 3 kuruşa gülüşlerimi... Bak gamze gamze dolmuyor yüzüm. Bak acı! Bak yaş! Bak soğuk!

Bakma... Anlamayacak kadar uzağız artık. haa soğuk. Demişlerdi zaten... Ama yapacak bir şeyim yoktu. Sonunu bile bile lades dedim ben... Mahkûmdu!

Ayrılıklar yara açar yara üstüne yağmur ağlar sensizliğe iç çekişime sensiz olmaz bu yerlerde dünya dar olur eğer gidersen bu aşka çok yazık olur

gittin... Yüklemin öznesi mühim değil aslında. Gidildi. Onarılmaz yaralarımız var artık. Susuz tokluk arıyoruz belki de. Yazık oldu mu? Bilmem... Olur mu?

Sadece üşüdüğümü hissediyorum...

Vedalar soğuk olurmuş, ben yolculuklara senle çıkmaya alışkındım oysa..

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Gözümüzün Önünde Kayıp Giden Zaman


Bir kırlangıç, bir adama aşık oldu. Ve adamın penceresinin önüne konup ona Ben s...eni çok seviyorum, lütfen pencereyi açıp beni içeri al da birlikte yaşayalım dedi. Adam
Olmaz alamam... Sen bir kuşsun ve bir kuş bir adama aşık olamaz! diye yanıt verdi.
Kırlangıç bir süre sonra tekrar geldi ve Lütfen pencereyi açıp beni içe...ri al birlikte yaşarız. Hem ben sana dost ve arkadaş olurum canın da sıkılmaz birlikte yaşar gideriz... dedi.
Adam onu yine geri çevirdi. Zaman geçti, sonbahar geldi. Kırlangıç üçüncü ve son kez pencerenin önüne konup adama tekrar şöyle dedi:
Lütfen beni içeri al... Artık soğuklar da başladı, dışarıda kalamam biliyorsun ben sıcak havalarda yaşayabilirim yalnızca... Beni içeri almazsan sıcak ülkelere gitmek zorunda kalırım. Lütfen beni içeri al da burada kalayım. Birlikte yemek yer, omzuna konar, seni neşelendirir, sana yarenlik ederim. Hem sen de benim gibi yalnızsın...
Adam, Git derhal başımdan!.. Ben yalnız kalırım dedi ve kuşu kovdu... Kırlangıç da bu yanıt üzerine üzüntülü bir biçimde uçtu ve uzaklara gitti.
Adam kırlangıç uzaklara gittikten sonra düşünmeye başladı. Ben ne aptal, ne kadar akılsız bir adamım, niye kırlangıçla birlikte kalmayı kabul etmedim? Ne güzel birlikte kalırdık dedi kendi kendine ve kırlangıcı sıcak ülkelere gönderdiği için çok pişman oldu. Adam pişman olmuştu ama iş işten geçmişti. Sonunda kendi kendine Nasıl olsa sıcaklar başlayınca kırlangıcım yine gelir. Ben de onu içeri alırım, birlikte mutlu bir yaşam süreriz dedi. Ve penceresini sonuna dek açıp beklemeye başladı. Yazın gelmesiyle kırlangıçlar da gelmeye başladı. Ama onun kırlangıcı gelmemişti. Adam yazın sonuna dek hiç penceresini kapatmadan pencerenin başında bekledi ama boşuna... Kırlangıç yoktu. Gelen kırlangıçlara sordu ama onun kırlangıcını gören olmamıştı. Sonunda bir bilge kişiye halini danışmak ve ondan bilgi almak için gitti. Bilge kişiye olayı anlattıktan sonra bilge kişinin verdiği yanıt çok kısa olmuştu:
Kırlangıçların ömrü 6 aydır...
Yaşamda kimi fırsatlar vardır, bir kez ele geçer ve değerlendiremezsen uçup gider...
Yaşamda kimi insanlar vardır, bir kez karşına çıkar ve fark edemezsen, değerini bilemezsen, gider... Ve asla geri gelmezler... Dikkatli olun... Farkında olun... Ve bir düşünün... Acaba kaç kırlangıcı kovaladınız pencerenizden bugüne dek?..

16 Haziran 2010 Çarşamba

ErkekLerin gözyaşLarına boğuLdukLarı anLar


Bir erkeği normalde de ağlatması zordur.
Bir erkek duygularını göstermez belli etmez onları.
Kendi içine atar orada sindirir bitirir.
Kendi duygularının kendi paratoneridir bir nevi.
Ama bir erkek ağladığında asla sahte olmaz gözyaşları.
Bir erkek ağladığında yürekten ağlar.
Acısını ta derinlerde yaşıyordur artık içine atamayacağı kadar yoğun hissediyor demektir.
Pişmandır demektir. Bir Erkeği Ağlatmak
Suçluluk duygusu üzüntü kaybetmişlik hepsi bir aradadır.
Çünkü bir erkek sadece;
gerçekten değer verdiği hayatından büyük bir parçası koparsa ağlar.
Erkekler; çocuktan farksızdır…
Ve çocuklar.. En sevdikleri şey elinden alınınca ağlar..
Hıçkıra hıçkıra ağlar.


12 Haziran 2010 Cumartesi

Her yönüyle yeni iPhone 4


İşte yeni iPhone 4

Daha ince, daha hafif ve daha hızlı...

Apple'ın CEO'su Steve Jobs,Worldwide Developers Conference (WWDC) etkinliğinde yeni iPhone 4'ü tanıtırıken bu üç nokta üzerinde özellikle durdu.



Eskisinden çok daha ince

iPhone 3GS'ten yaklaşık %25 daha ince olan iPhone 42ün kalınlığı sadece 9.3 mm.
iPad'lerde de bulunan A4 işlemcisini kullanan iPhone 4 böylece eskisinden çok daha güçlü...

Siyah ve Beyaz

Yeni iPhone 4, siyah ve beyaz olmak üzere iki standart renkte satılacak.
Depolama kapasitesi olarak da karşımızda yine iki seçenek olacak; 16GB ve 32GB.

Wi-Fi ve 3G bir arada

Wi-Fi kablosuz ağ anteni iPhone 4'ü çevreleyen metal aksam içine yerleştirilmiş.
Görüntülü görüşme şimdilik sadece Wi-Fi üzerinden yapılabilecek.
Görüntülü görüşmenin ileride 3G üzerinden de yapılabileceği açıklandı.

5MP kamera

Apple nihayet iPhone'un kamerasında iyileştirmeye giderek iPhone 4'e 5MP'lik bir kamera koydu.
LED flaş sayesinde gece çekimlerinde de başarılı sonuçlar elde edebileceğimiz bu kameranın bir diğer güzel yanı ise 720p çözünürlükte HD videolar çekebilecek olmamız.

Süper çözünürlük

3.5 inç boyutundaki ekran tam 940x640 piksel çözünürlüğe sahip.
1:800 kontrastın yanı sıra en büyük özelliklerden bir tanesi de ekrandaki piksel yoğunluğunun tam 4 kat artırılmış olması.
Böylece eskiye oranla çok daha net ve kaliteli görüntüler elde edebileceğiz.

Çift mikrofon

Yeni iPhone 4'te ses kalitesini artırmak ve gürültüyü engellemek için ekstradan bir mikrofon daha bulunuyor.
Bu da çoğu kullanıcıcın memnun olmadığı ses kalitesini artıracak gibi görünüyor.



11 Haziran 2010 Cuma

1980'li yıllarda yaşamış olmak


1-Kenan Evren'i,Erdal İnönü'yü,Turgut Özal'ı tanımış olmak demek.
2-Michael Jackson'ın pepsi reklamlarını hatırlamak demek.
3-İcraatın İçinden demek.
4-3kere Voltran demek.
5-Tiffany,Jason Danovan,Sandra,Modern Talking demek.
...6-Komançero ve layf is layf sözlerini ezberlemeye çalışmak demek.
7-Samantha Fox,Madonna demek.
8-Nilüfer,Kayahan,Barış Manço demek.
9-Korhan Abay,Cenk Koray,Ersen ve Dadaşlar demek.
10-Asitci misin?Metalci mi? diye sormak demek.
11-Edi Mörfiiiii huuuuu,Şörli Makleyynnn yeeee diye bağırıp en az bir teknotronik kasete sahip olmak demek.
12-Ne? sorusuna Zonk! cevabı vermek demek.
13-Saat kaç diye sorulduğunda "eti kemik geçiyor"demek.
14-Tv konserlerini teybe çekerken odaya giren annenizinde sesi kayda karışmasın diye sus işareti yapmak demek.
15-Siyah önlük demek.
16-Sesi açıp kapatmak için Tv nin yanına gitmek zorunda kalmak demek.
17-Anket ve Hatıra defterlerinden en az birine sahip olmak demek.
18-Ho ho ho Hoveerr demek.
19-"Uykudan Önce"yi Adile Teyze'nin,"kuzucuklarım"demesini unutmamış olmak demek.
20-Türkiye'deki yaşanan bu yıllara tanık olup şimdi o günlere "Nostalji"demek.

10 Haziran 2010 Perşembe

Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et.Çünkü Aşk sessiz,sevgi dilsizdir.


Bir adam anlatıyor ve bir avukat dinliyor:
Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim...Yedi senelik evliliğimizin iki
senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik.
Karım , her evlilik
yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler, "Bunlar bizim hayatımızın
gölgeleri" derdi.. Öldüğünde,yedi tane resmimiz vardı.97'in bir gecesinde
onu aldattım.Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar
sadık kalacağımı söylerdim. Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi
tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana ve sadece "Biliyorum" dedi.

İzmir'e kar yağdığı gün, yani bir ay önce, evdeydim.Fotoğraflarımıza
bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir harf olduğunu ilk kez o gün
fark
ettim.A.R.K.A.S.I.N. Gerisi için yılları yetmemişti.Ama sanırım "Arkasına
bak"yazmaya filan niyetlenmişti.
Hemen çerçevelerin arkasına baktım.Hiçbir şey yoktu.Sonra birşey dürttü
beni, hepsini teker teker söktüm. İnanabiliyormusunuz,herbirinin

arkasından bir mektup çıktı! Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler
yazmıştı.1997'dekiresmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı.

Ve içinden şu sözler çıktı: "14 Mart1997/Gözlerin bana başka birine dokunmuş gibi
baktı /Söylemene gerek yok,biliyorum..." 2002'deyiz. Onu kaybedeli
4,aldatalı 5 yıl oluyor.İçim acıyor şimdi. Çünkü kadınlar biliyor,
hissediyor..Sadece paylaşmak istedim.seni seviyorum diyenin sevgisinden
şüphe et.Çünkü;
Aşk sessiz,sevgi dilsizdir


Gerçektende hissediliyor, yanında yakınında olmasa bile... kilometrelerce uzağında olsa bile, sevmesini bildikten sonra varlığıda yokluğuda hissedilebiliyor....

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Zor insanlarla mücadelenin anahtarı


Pek çok kişi çevresindeki zor insanlardan şikayet eder. Evde, işte, okulda kısacası her ortamda bir zor insan bulunur. Oysa aslında “zor insan” diye bir şey yok. Zorlayıcı davranışlar var. Ve maalesef bazı insanlar sürekli bu şekilde bir davranış içinde bulunuyorlar.

“Coping With Difficult People / Zor İnsanlarla Başa Çıkmak” kitabının yazarı Robert M. Bramson bazı insanların neden farklı tavırlar sergilediklerini şöyle açıklıyor:
“Bazı insanlar karşılarındakinin performansını düşürmek ve onların şevkini kırmak için bilerek ‘zor’ tavırlar sergiler.”

Her zor insan birbiriyle aynı davranışları sergilemez. Bazı zor insanlar sürekli konuşup hiç dinlemezken, diğerleri de hep son sözü söylemeyi tercih eder. Kimisi sürekli sizi eleştirir. Bazısı sessiz, bazısı agresif olabilir. Bu noktada Acıbadem Sağlık Grubu Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Kültegin Ögel zor insanların davranışlarını şu şekilde belirtiyor:
- Eğitimi ve bilgisi yetersiz olmasına rağmen kendisini çok iyi sananlar
- Bilgisi ve deneyimi yetersiz olmasına rağmen kendisini iyi sananlar
- Öncelikleri belirlemede beceri sahibi olamayanlar
- Hatasını olgunlukla kabul edemeyen, sürekli açıklama yapıp kendisini temize çıkarmak isteyenler
- Yavaş düşünen ve hareket edenler
- İşleri karıştıranlar
- Hiç konuşmayanlar, bilgiyi zorla ağzından aldığınız kişiler
- Yanlış anlamakta ısrar eden
- Karşısındakinin söylediklerine önem vermeyen
- Konum farklılıkları nedeniyle görüşürken o farkı hissettiren kişiler
- Karşılarındakine saygı göstermeyen
- Yavaş hareket eden ve birçok defa tekrar edilmesi zorunda kalınan insanlar
- Sadece kendi yaptığı şeyin önemli olduğunu düşünen
- Sürekli olaylar ve etrafındakiler üzerinde kontrol oluşturmaya çalışanlar
- Empati kuramayanlar
- Her zaman ‘ben haklıyım’ diyenler

ZOR İNSANLARA YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
Zor insanların özelliklerini daha da artırmak mümkün. Ancak tüm bu özellikler ışığında zor insanları ve onlara 5 ana başlık altında toplamak mümkün.

Agresif İnsanlar: Saldırgan davranışlar içinde bulunan bu sakin bir şekilde kendinizi ifade edin ve size yönelik saldırgan tavırlara kendinizden emin bir şekilde karşılık verin.

Her Şeyi Bilenler: Bu kişilerle mücadele ederken iyi hazırlanmak gerekir. Asla meydan okumayın. Aksine yeteneklerini övün. Gerektiğinde hatalarını ortya çıkaracak sorular sormaktan çekinmeyin.

Şikayetçiler: Karşılarındakine güvenmezler. Kendilerine olan güvenleri de çok değildir. Eksik olan özgüvenlerini saklamak için memnuniyetsiz, her şeyden ve herkesten şikâyet eden bir tavır içine girerler. Bu insanlara “Başkalarının göremediklerini görüyorsun” şeklinde onların güvenlerini arttıracak cümlelerle yaklaşın. Dinleyin ama asla tartışmaya girmeyin. Ona karşı savunmacı davranmayın.

Mağdurlar: İyi dinleyin ve onu anladığınızı gösterin. Soruna odaklanarak onu değişim için motive edin.

Gizlice Saldıranlar: Bu insanlara karşı ne kadar geri çekilirseniz o kadar üstünüze gelmeyi severler. Geri çekilmeyin. Şakaya vurun.

21 Mayıs 2010 Cuma

Üç noktalar(...)Soru işaretleri (?) Ünlemler (!) Belki de sadece nokta (.)


Ardarda virgüller (,)
...İç içe parantezler (())
Tırnak içinde konuşmalar (“”)
Açıklama yapmaya izin vermeyen iki noktalar (
Nedenleri açıklamaya çalışan noktalı virgüller (;)
Kesme işaretleri ( ‘ )
Büyük harfler
Küçük harfler
Şahıslar
Haller
Kısaltmalar
Vs vs vs'ler.....


Yazarken dikkat etmediğim imla kuralları hayatımın en uzun cümlesine gelip yerleşmişler.
Bunu seni düşündükçe anladım, senin hayatımın en uzun zamanına gelip yerleşmenle.

İşte o zaman koydum sonunu senin anlamanı istediğim cümlelerimin sonuna üç noktayı...
Sana soramadığım soruların sonuna soru işaretlerini?
Sevinçlerimin arkasına koyduğum ünlemleri, süprizlerine şaşırıp koymayı ne çok isterdim.
Sen konuşmalarının bitimine ise sadece nokta koydun.
Kendimi anlatırken virgülleri koydum,
Detaylarda parantezleri açtım,
Kendimi savunuşlarımda tırnakları.
İzin vermediğin açıklamalarımda iki noktayı sevgili yaptım,
Nedenleri sorduğumda noktayla virgülü koyamadın üst üste sen.
Ben her senin adını andığımda kesme işareti ile ayırdım adından kıskandığım ekleri.

SENİ SEVİYORUM yazdım büyük harflerle!
Küçük harfe bile razıydım “bende seni” deseydin?

Onlar, bunlar, şunlar ilgilendirmedi hiç beni
Sadece ben, sen, bizdik.

Senden önce ve senden sonraydı benim eklerim, senin -den halindi en çok sevdiğim
Cesaret edemeyip yırtık bir kağıda yazdığım ise sadece sçs idi. Kısalmak yakışmadı sevgimi ifade etmeye.

Ve sana olan herşeyi yine vs vs ile geçiştirdiğim bu yazıda hiç bir noktalama işaretine uymadım sadece sonuna koyabiliyorum noktayı, tıpkı senin söylemek isteyipte söyleyemediklerinde koyduğun nokta gibi.

Aşk Yolunda İnsan Olmak!


İnsan şöyle, adam gibi bir aşık olmalı. İçinden aşkın o büyük rüzgarı esip geçmeli. Sevda kırmalı kolunu, kanadını. Dünyaya kafa tutan bir aslanken, bir anda kediye dönmeli.

İliklerine kadar aşık olmalı insan. En azından hayatında bir kere aşkın tokadını yemeli. Sersemleyip düşmeli hatta, bir ömr...ün önemli yıllarını o aşk için tüketmeli.

İnsan doya doya aşık olmalı mutlaka. Kavak yelleri denilen o yel, ne garip şeymiş bilmeli. Yüzünde engel olamadığı tuhaf gülümsemeyle, ortalık yerde gezinmeli.

İnsanın aşktan gözleri parlamalı bir defa. Karşıdan bakanlar, sevdalı olduğunu anlayabilmeli. Herkes içten içe kıskanmalı onu. Aşkı yakalamış şanslı bir kul olduğunu düşündürtmeli.

İnsan aşktan saçmalamalı mutlaka. Normal zamanda asla yapmayacağı işler yapmalı. Biraz boyun eğmeyi öğrenmeli.

Gözleri kör olmalı aşktan. Görmediği çukurlara düşüp, uçurumlardan düşmeli. Hata yapmalı, yanlış yola dönmeli, girdaplarda boğulmalı aşk yüzünden.

İnsan kendini geçecek kadar aşkı olabilmeli. Bencilliği unutmayı, egoyu törpülemeyi, paylaşarak büyümeyi aşkla öğrenmeli.

İnsan kendinden fazla sevmeli birini. Bir zamanlar el olanın şimdi canı yandığında, kendininkinin nasıl daha fazla acıdığını görmeli.

Öylesine büyük sevmeli ki, sonunda yolu Tanrı’ya varabilmeli. Aşk insanı düşündürmeli. Neden bu dünyada olduğunu, yaşamın gizemini aşktan hareketle bulabilmeli.

Sonra aşk acısı çekmeli mutlaka. Kaybetmek nasıl bir duygudur, sahip olmak ne değerlidir, aşk bunları göstermeli.

Kalbinin orta yerinde bir bıçak kesiği ile yaşamayı denemeli. Gözyaşları tükendiğinde, gözlerden kan geldiğini şaşırarak öğrenmeli.

Burnun direği sızlamalı. Özlemek neymiş, hasret insanı nasıl yakıp kavururmuş, aşkın ızdırabını çekerken anlayabilmeli.

Bir aşkı beklemeli insan. Zamanın durmasını istemeli. Geçen her dakikanın, yelkovanla akrebin her hareketinin ciğerlerinden sökülüp alındığını görmeli. Kaç sigara içse bitmeyen gecelerle kendini terbiye etmeli.

İnsan mutlaka aşık olmalı. Şöyle keyifli, büyük bir sevdaya tutulmalı. Sonra terk edilmeli, acı çekmeli. Bunları yaşamalı ki, başkasını anlayabilecek olgunluğa gelmeli. Kibrin, küstahlığın, bencilliğin yok olması için, herkes aşkın ateşinde yanıp, aşkla gönlünü eğitmeli. Bence insan olmaya giden yol, mutlaka aşktan geçmeli!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...