24 Mayıs 2010 Pazartesi

Zor insanlarla mücadelenin anahtarı


Pek çok kişi çevresindeki zor insanlardan şikayet eder. Evde, işte, okulda kısacası her ortamda bir zor insan bulunur. Oysa aslında “zor insan” diye bir şey yok. Zorlayıcı davranışlar var. Ve maalesef bazı insanlar sürekli bu şekilde bir davranış içinde bulunuyorlar.

“Coping With Difficult People / Zor İnsanlarla Başa Çıkmak” kitabının yazarı Robert M. Bramson bazı insanların neden farklı tavırlar sergilediklerini şöyle açıklıyor:
“Bazı insanlar karşılarındakinin performansını düşürmek ve onların şevkini kırmak için bilerek ‘zor’ tavırlar sergiler.”

Her zor insan birbiriyle aynı davranışları sergilemez. Bazı zor insanlar sürekli konuşup hiç dinlemezken, diğerleri de hep son sözü söylemeyi tercih eder. Kimisi sürekli sizi eleştirir. Bazısı sessiz, bazısı agresif olabilir. Bu noktada Acıbadem Sağlık Grubu Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Kültegin Ögel zor insanların davranışlarını şu şekilde belirtiyor:
- Eğitimi ve bilgisi yetersiz olmasına rağmen kendisini çok iyi sananlar
- Bilgisi ve deneyimi yetersiz olmasına rağmen kendisini iyi sananlar
- Öncelikleri belirlemede beceri sahibi olamayanlar
- Hatasını olgunlukla kabul edemeyen, sürekli açıklama yapıp kendisini temize çıkarmak isteyenler
- Yavaş düşünen ve hareket edenler
- İşleri karıştıranlar
- Hiç konuşmayanlar, bilgiyi zorla ağzından aldığınız kişiler
- Yanlış anlamakta ısrar eden
- Karşısındakinin söylediklerine önem vermeyen
- Konum farklılıkları nedeniyle görüşürken o farkı hissettiren kişiler
- Karşılarındakine saygı göstermeyen
- Yavaş hareket eden ve birçok defa tekrar edilmesi zorunda kalınan insanlar
- Sadece kendi yaptığı şeyin önemli olduğunu düşünen
- Sürekli olaylar ve etrafındakiler üzerinde kontrol oluşturmaya çalışanlar
- Empati kuramayanlar
- Her zaman ‘ben haklıyım’ diyenler

ZOR İNSANLARA YAKLAŞIM NASIL OLMALI?
Zor insanların özelliklerini daha da artırmak mümkün. Ancak tüm bu özellikler ışığında zor insanları ve onlara 5 ana başlık altında toplamak mümkün.

Agresif İnsanlar: Saldırgan davranışlar içinde bulunan bu sakin bir şekilde kendinizi ifade edin ve size yönelik saldırgan tavırlara kendinizden emin bir şekilde karşılık verin.

Her Şeyi Bilenler: Bu kişilerle mücadele ederken iyi hazırlanmak gerekir. Asla meydan okumayın. Aksine yeteneklerini övün. Gerektiğinde hatalarını ortya çıkaracak sorular sormaktan çekinmeyin.

Şikayetçiler: Karşılarındakine güvenmezler. Kendilerine olan güvenleri de çok değildir. Eksik olan özgüvenlerini saklamak için memnuniyetsiz, her şeyden ve herkesten şikâyet eden bir tavır içine girerler. Bu insanlara “Başkalarının göremediklerini görüyorsun” şeklinde onların güvenlerini arttıracak cümlelerle yaklaşın. Dinleyin ama asla tartışmaya girmeyin. Ona karşı savunmacı davranmayın.

Mağdurlar: İyi dinleyin ve onu anladığınızı gösterin. Soruna odaklanarak onu değişim için motive edin.

Gizlice Saldıranlar: Bu insanlara karşı ne kadar geri çekilirseniz o kadar üstünüze gelmeyi severler. Geri çekilmeyin. Şakaya vurun.

21 Mayıs 2010 Cuma

Üç noktalar(...)Soru işaretleri (?) Ünlemler (!) Belki de sadece nokta (.)


Ardarda virgüller (,)
...İç içe parantezler (())
Tırnak içinde konuşmalar (“”)
Açıklama yapmaya izin vermeyen iki noktalar (
Nedenleri açıklamaya çalışan noktalı virgüller (;)
Kesme işaretleri ( ‘ )
Büyük harfler
Küçük harfler
Şahıslar
Haller
Kısaltmalar
Vs vs vs'ler.....


Yazarken dikkat etmediğim imla kuralları hayatımın en uzun cümlesine gelip yerleşmişler.
Bunu seni düşündükçe anladım, senin hayatımın en uzun zamanına gelip yerleşmenle.

İşte o zaman koydum sonunu senin anlamanı istediğim cümlelerimin sonuna üç noktayı...
Sana soramadığım soruların sonuna soru işaretlerini?
Sevinçlerimin arkasına koyduğum ünlemleri, süprizlerine şaşırıp koymayı ne çok isterdim.
Sen konuşmalarının bitimine ise sadece nokta koydun.
Kendimi anlatırken virgülleri koydum,
Detaylarda parantezleri açtım,
Kendimi savunuşlarımda tırnakları.
İzin vermediğin açıklamalarımda iki noktayı sevgili yaptım,
Nedenleri sorduğumda noktayla virgülü koyamadın üst üste sen.
Ben her senin adını andığımda kesme işareti ile ayırdım adından kıskandığım ekleri.

SENİ SEVİYORUM yazdım büyük harflerle!
Küçük harfe bile razıydım “bende seni” deseydin?

Onlar, bunlar, şunlar ilgilendirmedi hiç beni
Sadece ben, sen, bizdik.

Senden önce ve senden sonraydı benim eklerim, senin -den halindi en çok sevdiğim
Cesaret edemeyip yırtık bir kağıda yazdığım ise sadece sçs idi. Kısalmak yakışmadı sevgimi ifade etmeye.

Ve sana olan herşeyi yine vs vs ile geçiştirdiğim bu yazıda hiç bir noktalama işaretine uymadım sadece sonuna koyabiliyorum noktayı, tıpkı senin söylemek isteyipte söyleyemediklerinde koyduğun nokta gibi.

Aşk Yolunda İnsan Olmak!


İnsan şöyle, adam gibi bir aşık olmalı. İçinden aşkın o büyük rüzgarı esip geçmeli. Sevda kırmalı kolunu, kanadını. Dünyaya kafa tutan bir aslanken, bir anda kediye dönmeli.

İliklerine kadar aşık olmalı insan. En azından hayatında bir kere aşkın tokadını yemeli. Sersemleyip düşmeli hatta, bir ömr...ün önemli yıllarını o aşk için tüketmeli.

İnsan doya doya aşık olmalı mutlaka. Kavak yelleri denilen o yel, ne garip şeymiş bilmeli. Yüzünde engel olamadığı tuhaf gülümsemeyle, ortalık yerde gezinmeli.

İnsanın aşktan gözleri parlamalı bir defa. Karşıdan bakanlar, sevdalı olduğunu anlayabilmeli. Herkes içten içe kıskanmalı onu. Aşkı yakalamış şanslı bir kul olduğunu düşündürtmeli.

İnsan aşktan saçmalamalı mutlaka. Normal zamanda asla yapmayacağı işler yapmalı. Biraz boyun eğmeyi öğrenmeli.

Gözleri kör olmalı aşktan. Görmediği çukurlara düşüp, uçurumlardan düşmeli. Hata yapmalı, yanlış yola dönmeli, girdaplarda boğulmalı aşk yüzünden.

İnsan kendini geçecek kadar aşkı olabilmeli. Bencilliği unutmayı, egoyu törpülemeyi, paylaşarak büyümeyi aşkla öğrenmeli.

İnsan kendinden fazla sevmeli birini. Bir zamanlar el olanın şimdi canı yandığında, kendininkinin nasıl daha fazla acıdığını görmeli.

Öylesine büyük sevmeli ki, sonunda yolu Tanrı’ya varabilmeli. Aşk insanı düşündürmeli. Neden bu dünyada olduğunu, yaşamın gizemini aşktan hareketle bulabilmeli.

Sonra aşk acısı çekmeli mutlaka. Kaybetmek nasıl bir duygudur, sahip olmak ne değerlidir, aşk bunları göstermeli.

Kalbinin orta yerinde bir bıçak kesiği ile yaşamayı denemeli. Gözyaşları tükendiğinde, gözlerden kan geldiğini şaşırarak öğrenmeli.

Burnun direği sızlamalı. Özlemek neymiş, hasret insanı nasıl yakıp kavururmuş, aşkın ızdırabını çekerken anlayabilmeli.

Bir aşkı beklemeli insan. Zamanın durmasını istemeli. Geçen her dakikanın, yelkovanla akrebin her hareketinin ciğerlerinden sökülüp alındığını görmeli. Kaç sigara içse bitmeyen gecelerle kendini terbiye etmeli.

İnsan mutlaka aşık olmalı. Şöyle keyifli, büyük bir sevdaya tutulmalı. Sonra terk edilmeli, acı çekmeli. Bunları yaşamalı ki, başkasını anlayabilecek olgunluğa gelmeli. Kibrin, küstahlığın, bencilliğin yok olması için, herkes aşkın ateşinde yanıp, aşkla gönlünü eğitmeli. Bence insan olmaya giden yol, mutlaka aşktan geçmeli!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...