7 Şubat 2011 Pazartesi

Uzun süren evliliklerin sırrı ne?


Onlarca yıl evli kalıyorlar
Marka evlilikler bunlar.
40 yıl… 50 yıl… Ölene kadar.
Evet, Yarım asırdan bahsediyoruz.
Dile kolay.

Kim mi bunlar?
Annelerimiz, babalarımız.
Görmeden evlendiler, gerdek gecesi tanıştılar
Boş bir tuval kondu önlerine.
Hoş bir hayatı nasıl çizilebilirimin çabasına girdiler hep!
Onlar, bir ömür boyu bu evcilik oyununu beraber oynamak için ant içtiler

Evliliği deneme tahtası yapmadılar. Küçük çocuklar gibi oyunbozanlık yapmadılar, oyunu terk etmediler, zorluklara katlandılar

Evliliklerinin üstünde karabulutlarda dolaştı

Kavgada ettiler, birbirine de küstüler

Ama mahkeme kapılarını suyolu etmediler
Acıların, hüzünlerin ve kaybetmişliklerin üzerine
Hayatlarını yeniden inşa ettiler
Umutlarını askıya almadılar.
İçlerinde kirlenmemiş mavilikler her zaman bulundurdular
Mutluluklarına ölümcül bir hastalık bulaşsa da,
Eyyubi bir sabırla düzelmesini beklediler

Baba çocuklarına anneleri için şöyle derdi;

Anneniz, nazlı bir gelin gibi her dem dağlardan evimize inen buluttur. Bereket getiren, mutluluk getiren.
Annede çocuklarına babaları için şöyle derdi;
Babanız evimizin direğidir. Her zaman sırtımızı dayadığımız.
Evimizin beşinci mevsimidir. Sürekli çiçeğe duran
Birisi konuştuğunda diğeri susmasını bildi
Sıkıntılı anlarında geceleri dualarla ıslattılar
Bazen amorti kadar küçük bir mutluluk onları havaya uçurabiliyordu
Hatalarını hoş gördüler, yataklarını ayırmadılar. Ne erkek evi terk etti günlerce,
Ne de kadın bohçasını ve çocukları alıp babasının evine gitti
Kol kırıldı ama yen’in içinde kaldı
Aile içi sırlar en yakınlara bile anlatılmadı. Kara toprağa kendileri ile beraber gömülmek üzere, içlerinde saklayacaklarına dair yemin ettiler.

Ekonomik olarak büyük sıkıntılarda çektiler, aç kalmasını bildiler, birbirini suçlamadılar, imkânsızlıkların üstüne beraberce gittiler

Umutlarını ekmek arası yapıp paylaştılar
Ayakta kalabilmek için birbirlerine soluk oldular

Zaman zaman gürlediler, şimşeklerini çaktılar, birbirine sözcük olup yağdılar ama sonunda gökkuşağı olup açmasını da bildiler

Sorunları kendi içinde hallettiler, bu hayat onlarındı ve tek söz sahibi kendileri idi, başkalarının ne dediği çok önemli değildi, çevrelerindeki akıl hocalarını pek takmadılar. Çözümün yine kendilerinde bittiğini biliyorlardı

İlk zamanlarda zorlansalar da eşlerinin karakterini değiştiremeyeceklerini anladılar öylece kabul ettiler. Hatta daha da ileri giderek kendimi nasıl değiştirebilirimin hesaplarını yaptılar

Aynı evi paylaşmaları, eş olmaları; zevklerinin ve hobilerinin de aynı olması gerekeceği manasını çıkarmadılar. Birbirlerini özgür bırakmasını bildiler. Sıkmadılar.

Hoşlanmadıklarını değil, hoşlandıkları yönlerini hep göz önüne getirdiler

Hediyeleşmesini bildiler. Özel günlerde imkânsızlıklar nedeni ile en değerli hediyeler alınamazsa da tatlı bir söz, sevgi dolu bir busenin en pahallı hediyeden daha değerli olduğunu biliyorlardı.

Geçen onca yıl sevgilerini azaltmadı tam tersine artırdı

Ufak tefek şeyleri ilk zamanlar onlarda büyüttüler ama zamanla bunların bir kıymetinin olmadığını, büyütülecek ve kalp kıracak şeyler olmadığını anladılar.
Tartışmalarda gerektiğinde olayın büyümemesi için bir müddet farklı odalarda farklı uğraşlara girdiler.

Artık nede olsa benim oldu düşüncesine kapılıp ne kendilerini salıverdiler nede eşlerini. Önce kendilerine özen gösterdiler, sonra birbirlerine.
Çevrelerinde yaşayan kişilerin çoğuna alttan alıyorlardı. İkisi de bunun farkındaydı.
Bu yüzden birbirlerine karşı daha fazla alttan almak zorlarına gitmiyordu.
Söylenen sözlere ve söyleniş biçimlerine dikkat ettiler
Emir cümlesi kurmadılar.
Özür dilerim, teşekkür ederim sözlerini çok kullandılar.
Her açıdan evliliğin yürümesinde ikisi de azami dikkat ettiler. Fedakârlık gerekiyorsa ikisi de yapmalıydı, bu bilinçle hareket ettiler.

Birbirlerine elkızı ve eloğlu muamelesi yapmadılar. Tek bir beden oldular. Hesapları tekti. İdealleri tekti. Bunlara ulaşmak için beraberce çabaladılar

Toplum içinde hiç tartışmadılar, birbirini küçük düşürmediler, yalancı çıkarmadılar

Hiçbir konuda birbirinden şüphelenmediler, güven verdiler

Karşılıklı olarak ailelere saygıda kusur etmediler

Birinci tekil şahısla(ben) işleri hiç olmadı. Hep 1.çoğul şahsı (biz) kullandılar

Arayışlara girmediler, ihanet etmediler
Sadece birbirinin yağmurunda ıslanmayı tercih ettiler
Evlilikte mutluluğun formülünü bulmuşta değillerdi. İkisi de bilim adamı değildi ilkokulu bile bitirmemişlerdi, yani formül bulacak kadar akademik bir kariyerleri yoktu.Ama onlar;

Karşılıklı fedakârlık yaparak
Mutlu bir şekilde
Onlarca yıl
Evlerinde
Evli olarak kalmasını becerebildiler

Mehmet Orhan DURDU

Hiç yorum yok:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...